Sevgili gençler merhaba,
Öncelikle blogumu hala takip eden var mı bilmiyorum ama...
Uzun bir süredir, yaptığım gezi ile ilgili ilginç şeyleri değişik bir dille (Uganda dilinde gibi bir şey değil) yazıya aktarmayı planlıyordum. Yavaş yavaş bunları bilgisayarımdaki bir word dosyasına kaydetmeye başladım. Yazılar çok yavaş bir hızla birikmeye başladı.
Küçük küçük notlarımı uzun uzun yazılara dönüştürmeye başladım bile.
Önümüzdeki günlerde bu uzun yazıları küçük küçük parçalar halinde buraya aktaracağım. Kronolojik bir sırası yok yazdıklarımın. Zaten buraya aktaracaklarımın da sırası saçma sapan olacak. Biraz kafa karıştırmaca yapıyor olacağım.
Neden böyle bir şey yapıyorum?
Bilmiyorum.
Neden olmasın, diyelim...
Friday 25 November 2011
Friday 21 January 2011
Thursday 23 December 2010
Ankara Günleri
Geziyi tamamladık, blog yazma işini bitirdik sanıyorsunuz değil mi? Yooo, yok öyle bir şey.
Bence de...
Buraya yazmamamın sebebi hayatımda çok fazla ilginç olay olmamasından kaynaklanıyor.. Biraz da üşengeçliğim diyelim..
Şimdi hemen size geldiğimden beri günlerimin nasıl geçtiğini özet şeklinde yazayım.
İlk önce sorular sorarak işe başlayacağım.
İşi gücü olmayan adam ne yapar? Uyur... Hem de çok uyur.. Ben de bunu yapıyorum.. Sabahın köründe kalkmak için bir sebebi olmayınca insanın, o kişi eşek gibi uyuyor gün boyu.
Neyse, her gün yaratıcılığımı artırıp yapacak şeyler buluyorum kendime bir şekilde.. Oyalanacak şeyler diyelim isterseniz. Evi toparlamak, bulaşıkları yıkamak, duş almak, diş fırçalamak gibi yaratıcı şeyler bunlar :)
Haaaa, bu arada, süpersel arkadaşlarım Süzer ailesi ile birlikte ikamet etmekteyim.. Yaratıcı işlerime Kato'yu dışarıda dolaştırmayı da ekleyebilirsiniz :)
Neyse, şimdilik budur durumlar.. Üşenmeden yazabildiğime ben de çok sevindim..
Öpüyorum ve sarılıyorum...
Bence de...
Buraya yazmamamın sebebi hayatımda çok fazla ilginç olay olmamasından kaynaklanıyor.. Biraz da üşengeçliğim diyelim..
Şimdi hemen size geldiğimden beri günlerimin nasıl geçtiğini özet şeklinde yazayım.
İlk önce sorular sorarak işe başlayacağım.
İşi gücü olmayan adam ne yapar? Uyur... Hem de çok uyur.. Ben de bunu yapıyorum.. Sabahın köründe kalkmak için bir sebebi olmayınca insanın, o kişi eşek gibi uyuyor gün boyu.
Neyse, her gün yaratıcılığımı artırıp yapacak şeyler buluyorum kendime bir şekilde.. Oyalanacak şeyler diyelim isterseniz. Evi toparlamak, bulaşıkları yıkamak, duş almak, diş fırçalamak gibi yaratıcı şeyler bunlar :)
Haaaa, bu arada, süpersel arkadaşlarım Süzer ailesi ile birlikte ikamet etmekteyim.. Yaratıcı işlerime Kato'yu dışarıda dolaştırmayı da ekleyebilirsiniz :)
Neyse, şimdilik budur durumlar.. Üşenmeden yazabildiğime ben de çok sevindim..
Öpüyorum ve sarılıyorum...
Monday 29 November 2010
Home Sweet Home, Ankara
Ben yine Ankara'ya döndüm...
Zagreb-Ankara.. Uçak yolculuğu... Anlatacak çok şey yok.. Evet, kendimle gurur duymuyorum..
Eve dönmek istedim bir an önce... İyi de oldu.. Aileye sürpriz...
Öpücükler..
Zagreb-Ankara.. Uçak yolculuğu... Anlatacak çok şey yok.. Evet, kendimle gurur duymuyorum..
Eve dönmek istedim bir an önce... İyi de oldu.. Aileye sürpriz...
Öpücükler..
Saturday 27 November 2010
Götüm Yemedi
Ben şimdi bisikletle yola çıktım ya, iki gün sonunda baktım ki bu bisiklet işi kışın dağlarda gezmece şeklinde yapılacak iş değilmiş...
Gecesi soğuk, gündüzü soğuk... Ayakta 3 çift çorap -birisi kalın çorap olmak kaydıyla- varken bile insanın ayakları donarsa yolda, bu işte bir salaklık vardır diye düşünmeye başlıyor insan...
Peki ben ne yaptım? Dönüşte bir tane tıra otostop çektim. Sağolsun yaşıtım şoför ne güzel aldı bisikletimi, çantalarımı falan, beni de Zagreb'te bıraktı... Küheylan'la ilk otostopumuzu da çekmiş bulunduk.
Sonuç: Bisikletle gezmece olayına iyi bir başlangıç yapamamış olabilirim ama otostop konusunda çok başarılı olduğumu söylemek isterim...
Yürü be Konali! :)
Öpüyorum dostlar..
Gecesi soğuk, gündüzü soğuk... Ayakta 3 çift çorap -birisi kalın çorap olmak kaydıyla- varken bile insanın ayakları donarsa yolda, bu işte bir salaklık vardır diye düşünmeye başlıyor insan...
Peki ben ne yaptım? Dönüşte bir tane tıra otostop çektim. Sağolsun yaşıtım şoför ne güzel aldı bisikletimi, çantalarımı falan, beni de Zagreb'te bıraktı... Küheylan'la ilk otostopumuzu da çekmiş bulunduk.
Sonuç: Bisikletle gezmece olayına iyi bir başlangıç yapamamış olabilirim ama otostop konusunda çok başarılı olduğumu söylemek isterim...
Yürü be Konali! :)
Öpüyorum dostlar..
Friday 19 November 2010
Bulgaristan Vizesi
Selam,
Rota belli oldu...
Hırvatistan, Karadağ, Kosova, Makedonya, Bulgaristan, Türkiye...
Aha bu da Bulgaristan vizesi...
Bu arada, bisikletim canavar gibi oldu. Son modifikasyon işlemlerinden sonra Küheylan ve ben yola hazırız... Evet doğru, bisikletimin artık bir adı var: Küheylan... Bisikletin son haliyle, ıssız gün batımına doğru atını süren kovboy gibi hissediyorum kendimi...
Öpücükler..
Rota belli oldu...
Hırvatistan, Karadağ, Kosova, Makedonya, Bulgaristan, Türkiye...
Aha bu da Bulgaristan vizesi...
Bu arada, bisikletim canavar gibi oldu. Son modifikasyon işlemlerinden sonra Küheylan ve ben yola hazırız... Evet doğru, bisikletimin artık bir adı var: Küheylan... Bisikletin son haliyle, ıssız gün batımına doğru atını süren kovboy gibi hissediyorum kendimi...
Öpücükler..
Tuesday 16 November 2010
Monday 8 November 2010
Yeni Yol Arkadaşım
Subscribe to:
Posts (Atom)