Wednesday 29 September 2010

Zagreb miydi Zagrep miydi?

Bu soru kafamı kurcalarken, bu şehirde yaşadıklarımdan bahsedeyim size...

Bence, Hırvat halkı müthiş bir halk. Güleryüzlü, yardımcı, sevecen, güzel insanlar. Burada şımarmak çok kolay. Şımarmak, benim için zaten kolay olan bir şey. Bir de yabancı olduğum için, ayrıca bir bonusum var...

Neredeyse herkes İngilizce biliyor. Bilmenin dışında, çok da güzel kullanmaya çalışıyorlar İngilizcelerini. Grameri olsun, kelime dağarcıkları olsun, telaffuzları olsun çok uğraşıyorlar konuşurken, sağ olsunlar.

Asıl, burada "1001 Gece" diye bir dizi vardı ya, onu izliyor insanlar. Hastası olan da çok. Hırvatistan'da en çok izlenen dizi olduğunu söylüyorlar. Ben de gördüm televizyonda. Altyazılı falan, orijinal diliyle yayınlıyorlar. Her ne kadar hiç izlememiş olsam da diziyi, saçma bir şekilde böbürleniyorum... Aslında böbürlenme değil de, adamlarla ortak bir noktada buluşabilmenin keyfini yaşıyorum sanırım. Ne saçma!!!

Burada ilk gece tren istasyonunda uyudum. İkinci gece bir köprü altında çadırımı kurdum. Sonraki gecelerde de couchsurfing'den bulduğum birinin evinde kaldım. Hala da aynı evdeyim. Yaklaşık on gün falan oldu. Ev sahibimin adı Ema, ve ev arkadaşı Jelena. Jelena hakkında çok bir şey diyemeyeceğim ama Ema şu ana kadar evinde kaldığım en iyi ev sahibi... Süpersel biri.. Yardım etmek için kıçını yırtıyor, canım benim. Ema'nın soyadı Malkoç... Gerçekten... "ç" harfi böyle yazılmıyor ama böyle okunuyor.. Bence çok komik.


Kendinize iyi bakın güzel insanlar...

Tuesday 21 September 2010

İddia Ediyorum

İddia ediyorum, hayatı buyunca otostopçu görmemiş Avrupalı sürücü yoktur. Yarısını ben gördüm zaten yollarda...

Bunu çok düşündüm. Şimdiye kadar yanımdan gülerek, somurtarak, "burada otostop yapamazsın, kimse almaz seni" dercesine el işaretleri yaparak geçen, durup beni alan, durup sadece gideceği yönü sorduğum, durup tam ben yanına gelecek
ken sittirip giden -bu adamlara burada ağzıma alamayacağım yakıştırmalar yapıyorum yollarda-, yanımdan geçerken "nasıl yani?" bakışı atan o kadar çok sürücü oldu ki, toplasan Avrupa'nın yarısı falandır herhalde...

Bir de yolda karşılaştığım diğer otostopçular var. Onlar da bir o kadar görse, herhalde otostop çeken görmeyen Avrupalı yoktur...

Bu bilimsel saçmalığımla sizleri selamlıyorum..

Öpücükler efenim...

Barış'la 5 saat boyunca otostop çekerken kaç kişiye küfür ettiğimizi bırakalım da kendisi anlatsın isterseniz...

Sokacam Makedonya’sına da Üsküp’üne de

Selam,

Fransa’dan yola çıkışımın üzerinden 7-8 gün geçmesine rağmen Üsküp’e ulaşamadım. Burada bir festivale katılacaktım. Olmadı. Sırbistan sınırından yine dönmek zorunda kaldım. Bir sırp arkadaşım bana Sırbistan ve Türkiye arasındaki vize olayının kalktığını söylemişti. İnandık. Saftık...

Burada havalar pek güzel değil. Otostop yolculuğunu bırakıp trenlerle yolculuk etmek zorunda kaldım. Bu aralar biraz düzeliyor hava durumu...

Hayatım Nuri Bilge ceylan filmlerine döndü. Uzun sessizlikler yaşıyorum tren beklerken, otostop çekerken. Zagreb’e dönmek zorunda kaldım en sonunda. Üsküp’e gitmek için uçak seçeneğini bile gözden geçirdim. Yaklaşık 150€ dediler, hemen arkamı dönüp uzaklaştım mekandan.

Dediklerine göre bir festival varmış burada. Şimdi ona gideceğim. Bir süre buralarda takılmak en iyisi diye düşündüm. Bir şekilde yolum buraya düştü. Belki, Hırvatistan’ın güzel sahillerini dolaşırım bir ara.

Öpücükler..

Süzer’e not: Dostum, Kato’nun babasını buldum. Meğer Zagreb’teymiş itin sahibi…

Monday 13 September 2010

Champeroux

10 gündür kaldığım yerle ilgili yazacağımı daha önce söylemiştim size... Ama anlaşılan yalan söylemişim. Çünkü çok fazla şey yazmayacağım size... Sadece çektiğim bir video var. Onu göstermekle yetineceğim...



Öpüyorum...
Ama siz bunu zaten biliyorsunuz...

Tuesday 7 September 2010

Ramazan Münasebeti

Herkese sevgiler, saygılar...

Ramazan bayramınızı kutlarım. Burada böyle şeyleri pek kutlamıyorlar. Ben kutlayayım dedim...

Ellerinizden öpüyorum... Bayram harçlığı vermek isteyenlere mail aracılığıyla banka hesap numaramı verebilirim. Harçlık veremeyenlere de "niyet önemli" diyorum ve hepinizi tekrar öpüyorum...

Ve, hayır... Oruç tutmadım... Burada top atılmıyor... Atılırsa insanlar korkarmış, savaş başladı diye... Çok çekti bu Fransız halkı 2. dünya savaşından.

Monday 6 September 2010

Sadece Bir Tür Araç Kaldı

Selam herkese,
Biliyorum blog'u biraz boşlamış bulunuyorum. Umarım kızmazsınız..
Bu aralar, yeni bir yerleşim yerindeyim. Champeroux diye biliniyor burası. Yine bir komünite. Yine komposto tuvalet muhabbeti falan... Ama sanırım artık alıştım, ve sanırım kıçım da alıştı.. Burası hakkında daha sonra yazacağım sizlere..

Asıl anlatmak istediğim ise otostop ile ilgili... Şu ana kadar, otostop sırasında her türlü arabaya bindim sanırım. Motorsiklet, traktör, jip, mini van, normal arabalar (bunlara en süpersel arabalar da dahil- uçarak gittiğimiz arabaları kastediyorum), tır, kamyon...

Otostop çekmediğim iki tür araç -karayolunu kullanan araçlardan bahsediyorum- kalmıştı:
Bir tanesi karavan, diğeri de üstü açılabilen araba...
Sonunda ikincisine binmeyi de başardım gençler...
Yan tarafta hoş bir bayanın aracına binmekten gurur duyan halimi görüyorsunuz. Daha çok şeberiyormuşum gibi gözükebilir size ama yakından bakarsanız içinde tatlı bir gururu taşıdığını da görebilirsiniz.

Hepinizi seviyorum..
Öpücükler...